Yapılan bir araştırmada bu sendrom çok güzel bir şekilde anlatılmış. Oraya geçmeden önce belirtmek isterim ki, artık sosyal medya tüm toplumu kapsamış durumda. Bu platformları çok faydalı durumlar için kullananlar var ama rezil bir şekilde istismar edenlerin sayısı, maalesef çok daha fazla. Gelin o zaman bu araştırmaya biraz bakalım…
İstanbul Ticaret Üniversitesinin bir dergisinde açıklanmış bu “Ördek Sendromu” ve çok uzun. Ben biraz inceledim, şöyle başlanmış:
“İnsanın beğenilme isteği, insanlar üzerinde ilk bırakacağı izlenim ve tüm bunların olumlu olması yönündeki çabaları benlik sunumu çerçevesinde incelenebilir. İnsanlar daha iyi ve daha üstün yönlerini her zaman öne çıkartmayı tercih etmektedirler. Benlik sunumlarında her zaman iyi ve olumlu yönlerin sunumu kişisel psikolojik sorunlara da yol açmaktadır.
Stanford Üniversitesi’nde kişilerin hayatlarına dışarıdan bakıldığında hiç çaba göstermeden başarılı ve mutlu olduklarının görülmesine “ördek sendromu” tanımı yapıldı. Goffman’a göre, kişiler başkalarının karşısında bir performans sergilerken performanslarını sürekli gözden geçirirler ve kendisini izleyenleri etkilemek için performanslarını idealize ederler.
Ördek Sendromu tanımı, suda yüzen ördekler izlenerek ortaya çıkmıştır. Suda yüzen ördekler dışarıdan bakan kişilere, çok sakin bir şekilde yüzdükleri intibaını verir. Ancak suyun altından baktığınız zaman bacakları hızla çalışmaktadır. Sakinlik sadece yüzeydedir, suyun altında ise ilerlemek için çok daha fazla çaba vardır
Bu durumun altında yatan psikolojiyi uzmanlar şöyle açıklamaktadırlar: kimse kötü yanlarını ve başarısızlıklarını göstermek istemez.
Sosyal medyada paylaşımlarınızın aldığı “beğeni / like” sayınız fazla olduğu zaman kendinizi iyi hissetseniz bile kendinizden ve başkalarından kaygı ve depresyon belirtilerinizi gizleyebilirsiniz. Aynı şekilde sosyal medyada yapılan bu tür paylaşımlar da takipçileri olumsuz yönde etkileyerek onların “sadece ben mi kaygı duyuyorum, ben mi başarısızım” gibi soruları da kendilerine sormalarına neden olmaktadır.
Üretici-tüketici olan sosyal medya kullanıcıları bu tehlike ile daha fazla karşı karşıya kalmaktadırlar. Çünkü defalarca aynı pozu çekip en iyi kareyi yakalamak ve sonuçta da en çok sayıda “beğeni/ like” almak en büyük amaçları olmaktadır. O anda olan diğer sorunlar, anlık olarak yaşanan ya da hayatlarındaki sıkıntılar ise suyun görünmeyen kısmında kalmaktadır.”
Bunun bana göre çok açık izahı şudur; kişi önce kendini sonra da takipçilerini ve okuyanları kandırmaktadır. Bunun sayısız örneklerini ve yansımalarını ve kötü sonuçlarını maalesef televizyonda yapılan gündüz programlarında üzülerek görüyoruz. Üzülüyoruz çünkü toplumun küçümsenmeyecek kadar sayıları çok olan genç ve orta yaş grubu insanımız heder olmaktadır. Neler neler insan duyduklarına inanamıyor. Aslında boşuna denmemiş: ”Sanal âlem, yalan âlem” diye…
Evet, biz de yaptığımız iş gereği giriyoruz ve takip de ediyoruz. Ama önünde uzun bir yaşamı olan gençlerimizin bu, yalanı fazla âlemi çoook çok dikkatli takip etmesi gerekiyor. İşin bir de sosyal medya gazeteciliği ve güya haberciliği boyutu var ki, ben bu konulardaki fikirlerimi daha önce yazmıştım. O yönü de zaten laçka durumda…